BIC (Bahai Uluslararası Toplumu) BRÜKSEL — Pandemi sırasında dünyanın dört bir yanındaki insanlar, komşular arasındaki şefkat ve cömertliğin açığa çıkmasının, yabancı bir kimsenin neredeyse bir anda nasıl dosta dönüşebildiğine tanıklık ettiler.
İnsanlar birbirlerine yardım eli uzatarak ve yan yana çalışarak, kendilerinden daha büyük bir şeyle bağ kurduklarını hissettikleri anlar deneyimlediler. Basında çıkan haberlerin gösterdiği üzere yaşadıkları şey tek başlarına sahip oldukları bir deneyim değildi; birçok insan yalnızca mahallelerine ve milletine değil, aynı zamanda insanlık ailesine de güçlü bir aidiyet duygusu hissetmiştir.
Bahai Uluslararası Toplumunun (BIC) Brüksel Ofisi tarafından yapılan bu gözlemler ve Bahailerin toplum kurma çabalarından edindiği içgörüler, BIC tarafından düzenlenen “Buluşma ve Aidiyet için Birlikte Mahalleler Yaratma” başlıklı meşveretler için bir temel oluşturdu.
Brüksel Ofisinden Rachel Bayani, “Topluma hizmet için kapasite geliştirmeyi amaçlayan Bahai toplumunun eğitim süreçlerine katılan ve etraflarında birleşebilecekleri ve ortak amaçlı projeler başlatabilecekleri birlik noktaları bulabilen sakinlerin yaşadığı, dünya çapında giderek artan sayıda mahalleler mevcuttur.” sözlerinin ardından konuşmasını şöyle sürdürmüştür:
“Bu deneyimler, insanların ihtiyaçlarını tartışmaları ve gençlerin eğitimi, fiziksel çevrenin kalitesi veya beslenme ve sağlığın iyileştirilmesi gibi toplumlarının refahının bazı yönlerine odaklanan toplumsal hareket faaliyetleri üstlenmeleri için sosyal alanlar yaratıldığında birlik ve aidiyet duygusunun nasıl büyümekte olduğunu gösteriyor.”
100’den fazla katılımcının iştirak ettiği tanıtım etkinliğine, Avrupa Parlamentosunun Irkçılık ve Çeşitlilik Karşıtı Grubu ve Alliance4Europe ile birlikte ev sahipliği yapıldı. Toplantılara katılanlar arasında Avrupa Birliği ve belediye yetkilileri, şehir planlayıcıları, akademisyenler ve sosyal aktörler vardı.
Tanıtım etkinliğine katılan o dönemde Dublin belediye başkanlığını yürüten Hazel Chu, kentsel gelişimle ilgili sorunların karmaşıklığını vurguladı. Bunların arasında, salgının daha da kötüleştirdiği bir sorun olan mahalleler arasındaki ekonomik farklılıklar ve bu mahallelerdeki insanların farklı algıları bulunuyor.
“Bu sadece Dublin ile ilgili bir durum değildir.” diyen Chu, “Diğer şehirlerin istatistiklerini inceledim ve bu istatistiklerde bulacağınız şey, varlıklı mahallelerin daha varlıklı hale geldiği ve ekonomik olarak fakir olanların geride kaldığıdır. Hizmetler, insanların ‘buraya aldırış etmeyecekler ya da buraya hizmet gitmeyecek’ diye düşündükleri yerlere gitmiyor.” şeklinde sözlerini tamamlamıştır.
Kentsel tasarımın mahallelerde kapsayıcı kamusal alanlar yaratmadaki rolü konusu da toplantılarda büyük ilgi gördü.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünden (OECD) Juliette Jestin, “Katılım ilkesi, çok erken aşamalardan itibaren (bir mahallenin) tam yapısına örülmelidir. … En düşük ortak payda için tasarlamak yerine, en etkili alanlar aslında onu kullananların girdilerini geliştirir.” demiştir.
Fransa’dan bir Bahai katılımcı ve aynı zamanda kentsel coğrafya araştırmacısı olan Talia Melic, “Bir mahallede tüm insanların, topluluklarının karşı karşıya olduğu sorunlar hakkında meşveret edebilecekleri sosyal alanların eksikliği, insanların adalet ve kolektif sorumluluk duygularına göre hareket etme yeteneklerini engelleyebilir.” diyerek düşüncelerini dile getirdikten sonra, konuşmasını, “Bir mahallede var olan en büyük bölünme adaletsizliklerinden biri de, birçok insanın kendi bloğunda var olan eşitsizliğin ve yan apartmandaki komşuların yaşam koşullarının farkında bile olmamasıdır. Çünkü çeşitli insanların bir araya gelebileceği sosyal alanlar çok azdır veya hiç yoktur.” şeklinde sonlandırmıştır.
“Nihayetinde çeşitlilik içinde birliktelik, kendi içinde bir nihai bir hedef değildir… ama farklı bireylerin taşıdığı kapasiteleri ve zenginlikleri yansıtabilen bir topluluğun dönüşümü için çalışmanın bir aracıdır.”
Bu makalenin orijinaline ulaşmak için: https://news.bahai.org/story/1525/