Küresel barış ve güvenlik girişimi, küresel yönetim sistemlerinde ve günümüzde bunları tanımlayan güç dinamiklerinde bir dönüşümü ve insanlığın bütün katmanlarının katılımını gerektirmektedir.
Bu sonuçlar, 16-17 Ekim’de Maryland Üniversitesi, College Park’ta düzenlenen küresel barış ve güvenlik konulu Dünya Barışı için Bahai Kürsüsü konferansındaki birçok sunumlarda dile getirildi.
Bahai Kürsüsü başkanı Hoda Mahmoudi yaptığı açıklamada: “Barış girişimi süresiz olarak sürdürülmelidir çünkü engeller büyük ve karmaşıktır. Bu sürece yeni düşünce şekilleri sunmalıyız. Bu karmaşık çaba konusunda bilinç uyandırmak zorundayız. Fikirleri ve gerekli stratejileri araştırıp geliştirmek için benzer düşünceye sahip daha çok insanı bir araya getirmeliyiz” demiş ve sözlerini “çalkantılı, hızla değişen 21. yüzyılın otuzuncu yılı yaklaşırken daha derin bir barış anlayışı geliştirip yaygınlaştırmak şarttır.” şeklinde tamamlayarak konuşmasını bitirmiştir.
Online olarak ulaşılabilen video konuşmaları ve panel tartışmalarıyla bu konferansta, küresel barış ve güvenlik meydan okumasını anlamak açısından çok kritik olduğu düşünülen beş konuya odaklanılmış ve bunlar sırasıyla: liderlik ve yönetim, barış ve teknoloji, cinsiyet eşitliği, insan tabiatı ve yapısal eşitsizlik konuları olmuştur.
Kolombiya Üniversitesi Siyasi Bilimler bölümü profesörlerinden Severine Autesserre, “Savaşın yol açtığı şiddete son vermek için, barışa bakış açımızı ve barışı inşa etme şeklimizi değiştirmek zorundayız,” ifadesini kullanarak, uzun süren çatışmalardan acı çekmiş olan ülkelerdeki barışı tesis etme başarı hikâyelerine odaklanmış ve tevazu, esneklik, bir öğrenme tutumu ve yerel halka gerçek saygı gibi etkili dış müdahalelerin özelliklerine bilhassa dikkat çekmiştir.
Dr. Autesserre ayrıca; “Sonuçta, son yıllardaki pek çok başarılı barış tesis etme çabaları, yerel halk tarafından yürütülen ve bazen de yabancılar tarafından desteklenen yenilikçi taban inisiyatifleri içermiştir.” diyerek sözlerini tamamlamıştır.
Northeastern Üniversitesi Sosyoloji ve Uluslararası İlişkiler bölümü profesörü Dr. Valentine Moghadam ise, kadınların statüsü ile bir ülkenin güvenliği ve istikrarı arasındaki ilişkiye dikkat çeken bir araştırma projesi olan womanstats.org çalışmasını işaret etmiş ve barışçıl bir dünyaya erişmek için kadınların statüsünün geliştirilmesinin şart olduğunu vurgulamış ve “Ülkelerin içerisindeki kadınların eşitlik seviyesi, bu ülkelerin ne kadar huzurlu veya çatışmadan uzak olduklarının en iyi göstergesidir. Cinsiyet eşitliğini arttırmak, ülke içinde olduğu gibi uluslararası seviyede de güvenlik, istikrar ve dayanıklılık üzerinde zincirleme etkiye sahiptir.” diyerek sözlerini sonlandırmıştır.
Konuşmaların bir kısmı da barışçıl bir dünya medeniyeti kurma sürecinde küresel sistemde yapısal değişikliklere olan ihtiyacı vurgulamış, Alberta Üniversitesinden Siyaset Bilimi Profesörü W. Andy Knight, küresel düzeni yöneten kararların ve kurumların 20. yüzyılın ortalarından beri nasıl “zamanda donduklarını” tarif ederek ”İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşturulan bu kurumların çoğu bugün kusurlu, yetersiz, etkisiz ve çoğunlukla ilgisiz olduklarını göstermektedirler. Özellikle barış ve güvenliği sağlamak söz konusu olduğunda, bu kurumların çoğu, aşağıdan yukarıya çok fazla girdi olmadan yukarıdan aşağıya doğru bir çalışma şeklini benimsemişlerdir. Bu nedenle özellikle bu karmaşa ve düzensizlik çağında, küresel yönetim konusunda yeni düşünce şekillerinin zamanı gelmiştir.” demiştir.
Benzer bir görüş de, küresel sorunlara yanıt vermede daha çok eşitliğe ve “derin işbirliğine” olan ihtiyaçtan bahseden Wellesley College siyaset bilimi profesörü Craig Murphy’den gelmiş ve Dr Murphy: “Bizim küresel yönetim araçlarımız amaca uygun değildir. Uluslararası işbirliği, derin işbirliği olmadan çözülemeyecek bir dizi küresel sorunla karşı karşıyayız. Önemli bir meydan okuma da şu ki, mevcut küresel yönetim sistemi, özünde savaş ve yağmanın olduğu ilk medeniyetlere kadar uzanan ataerkil bir temele dayanmaktadır. Dolayısıyla sistem, doğasında var olan kısıtlamalar içermektedir, Hepimizin çözmesi gereken bu sorunu Şayet gerçekten çözmek istiyorsak bütün eşitsizlik alanlarının karşısında geniş, karmaşık bir dayanışma politikasına sahip olmamız gerekir. Ve bu hepimiz için olan bir şeydir.” şeklinde düşüncelerini ifade etmiştir.
British Colombia Üniversitesi İlk Milletler ve Yerliler çalışmaları ve Siyasi Bilimler bölümünden Doç.dr Sheryl Lightfoot ise yaptığı konuşmada dönüşüm konusuna değinerek, 2007’de kabul edilen Yerli Halkların Hakları ile ilgili Birleşmiş Milletler Bildirgesinin, temelde küresel insan hakları sistemine meydan okuyan önemli bir küresel başarı olduğunun altını çizmiştir.
Dr. Lightfoot ayrıca “Yerli haklarını tanımak ve düzenlemek, toplumda barışa, adalete ve daha iyi anlayışa götüren bir yoldur. Söz konusu olan ülkeler değildir. Söz konusu olan toplumlar değildir. Söz konusu olan, kaldırılıp yeniden düzenlenmesi gereken eski sömürgeci doktrinler, uygulamalar, diskurlar ve iş yapma şekilleridir.” diyerek eski uygulamalardaki bozukluğa dikkat çekmiştir.
Ayrıca, birçok katılımcı, vurgulanan konuların ele alınmasındaki derinliği ve günümüz dünyasının durumuna olan şiddetli bağlantıları üzerinde yorumlarda bulunduktan sonra, Dr. Mahmoudi, konferansa katılanların ve videolarını izleyenlerin barış konusunda bir anlayış kazanacaklarına dair umudunu ifade ederken: “Bilgi, bireyi, toplumu ve nihayetinde dünyayı dönüşüme uğratma yönünde bir katalizör olarak çok önem arz etmektedir.” diyerek sözlerini bitirdi.
1993 yılında kurulan Bahai Kürsüsü, barış üzerine küresel seviyede yapılan konuşmaları inceler ve bunlara katkıda bulunur. Geçtiğimiz yıl boyunca Kürsü yapısal ırkçılık ve önyargının temel nedenleri konularına odaklanan bir dizi konferanslara ev sahipliği yaptı. Bu seri, 6 Kasım’da sistematik ırkçılığa çözümler aramak için organize edilen bir panel tartışmasıyla devam edecektir.
Bu makalenin orijinaline ulaşmak için: https://news.bahai.org/story/1291/