KUALA LUMPUR, MALEZYA — Kültürel, dini ve dilsel çeşitliliğin toplum için kutsal idealler olduğu Malezya’da, daha büyük bir toplumsal uyumun nasıl teşvik edileceğine ilişkin milli çaptaki diskur, özellikle de pandemi sırasında, giderek artan bir şekilde sosyal kurumların ve hükümetin sorumluluklarına odaklanmaya başladı. Bununla birlikte, toplumun tüm kesimlerinin birliğin inşasına nasıl katkıda bulunabileceğine ilişkin fikirsel paylaşımlar ise çok daha az seviyede gerçekleşmiştir.
Malezya Bahai Toplumu Dış İlişkiler Ofisi tarafından ulaşılan bu bilginin arkasındaki neden, akademisyenleri, sivil toplum kuruluşlarını ve ülkedeki inanç topluluklarının temsilcilerini bir araya getiren “Birliğin Baş Aktörleri” başlıklı bir sohbetler dizisinden elde edilen gözlemlerdir.
Dış İlişkiler Ofisinden Vidyakaran Subramaniam, “Birliğin, hepimizin gerçekleşmesi için uğraşmamız gereken bir şey haline gelmesi gerektiğini ve herkesin ülkemizin gelişmesine katkıda bulunabileceğini kabullenmek zorundayız.” sözlerinin ardından,
“Bireylerin, toplumların ve sosyal kurumların her birinin oynayacağı bir rol vardır ve birliği inşa etmek, değişimin gerçekleşmesine sebep olan bu üç baş aktörün bu amaç doğrultusunda birlikte ne kadar iyi çalıştığına bağlıdır.” ifadelerini kullanmıştır.
Daha uyumlu bir toplum inşa etmede diyalog kurmanın rolü üzerine yakın zamanda yapılan bir toplantıda, katılımcılar Bahai meşvereti ilkesini incelediler. Dış İlişkiler Ofisinden Dylane Ho konuyla ilgili olarak, “Kamusal alanda gerçekleşen pek çok konuşma genellikle bir tartışma biçimini alır, farklı gruplar görüşlerini sunar ve bu görüşlerin birbiriyle çatıştığı varsayılır. Bu tür bir etkileşim, fikir birliği oluşturmaya ve birliği teşvik etmeye yeterince hizmet edemez.” demiş ve “Ortak anlayış geliştirmek için güvene ihtiyaç vardır. Güven ise güvenli bir tartışma alanı oluşturulduğunda inşa edilebilir; böyle bir alan herkese saygı duyulan, insanların nezaketle konuştuğu ve açık fikirli bir tevazu ile başkalarını dinlediği bir alandır. Sohbetlere bu şekilde yaklaştığımızda, farklı geçmişlere sahip ve farklı fikirlere sahip görünen insanlar ortak uzlaşı noktaları bulabilir ve farklılıkları aşabilirler.” şeklinde görüşlerini ifade etmiştir.
Çoğunlukla farklı kuruluşların kurucularının ve yöneticilerinin yer aldığı bir başka toplantının katılımcıları ise, sivil toplum kuruluşlarının daha geniş çapta bir birliğe katkıda bulunmadaki rolüne değindi.
Toplantılarda ortaya çıkan ortak tema ise, insanın asaletine olan inancın gerekliliğiydi. Blue Ribbon Global’in kurucusu Norani Abu Bakar düşüncelerini, “Her insanın sunabileceği çok şey olduğunu unutmamalıyız. Herkesin içinde iyilik olduğuna inanmalıyız. Buna inandığımızda, başta diğer insanlardan korkmak olmak üzere, birçok korkuyu ve birliğin önündeki engelleri aşabiliriz.” sözleriyle dile getirmiştir.
Toplantılardaki diğer konuşmalarda, kadın erkek eşitliği ilkesine dayalı olarak, özellikle de toplu karar alma bağlamında, aile kurumunun yeniden kavramsallaştırılmasına duyulan ihtiyaç ele alındı.
Ulusal Nüfus ve Aile Gelişimi (Politikalar) Kurulu Eski Genel Müdür Yardımcısı Anjli Doshi, konuyla ilgili olarak “Çatışmaları çözmeyi öğrenme şeklimiz aile içinde başlar.” sözlerinin ardından,
“Aile içinde teşvik edildiği takdirde, çatışmayı çözme yeteneğinin ortak iyiliğe yönelik çabalarla nasıl ifade bulabileceğini, “Herkesi bir insan olarak görmeli ve birbirimize yardım etmeliyiz, sadece kendi etnik kökenimizdeki insanların refahı ile ilgilenmemeliyiz.” sözleriyle dile getirmiştir.
İleride gerçekleştirilecek toplantılarda ise, medyanın ve dinin birliği teşvik etmedeki rolleri incelenecek, bu buluşmalar sona erdiğinde, meşveretlerden elde edilen anlayışlar ve deneyimler Bahai Toplumu Dış İlişkiler Ofisi tarafından, toplumsal birlik üzerine diskura katkı olarak bir yayına dönüştürülerek paylaşıma sunulacaktır.
Bu makalenin orijinaline ulaşmak için: https://news.bahai.org/story/1532/