Bahai Uluslararası Toplumu göç konusunda işbirliği ihtiyacına ve ana sebeplere odaklanıyor

Çeyrek milyardan fazla insan, savaş, ekonomik mahrumiyet veya çevresel bozulma sebebiyle, başka bir yerde daha iyi bir gelecek arayışı içinde kendi ülkelerini terk etti. Artışta olan bu nüfus hareketini ele almak üzere dünya liderleri geçtiğimiz hafta 164 ulusu kapsayan tarihi bir konferansta toplandı; bu toplantıda, uluslararası göç konusunda ortak bir yaklaşımı hedef alan ilk Birleşmiş Milletler küresel anlaşması kabul edildi.

‘Güvenli, Düzenli ve Kurallı Göç için Küresel Pakt’ adını alan bu anlaşma bağlayıcı olmamakla birlikte, göç sorununa dair işbirliğine dayalı uluslararası bir yaklaşım geliştirmeyi ve hareket halindeki insanlar için riskleri ve zorlukları azaltmayı amaçlamaktadır.

10 ve 11 Aralık’ta Fas’ın Marakeş şehrinde gerçekleşen konferansa katılan Bahai Uluslararası Toplumu (BIC) temsilcilerinden Simin Fahandej, “Uluslararası göç meselesinin derinliklerinde yatan sebepleri anlamak, gittikçe küreselleşen bir toplumun işlerinin nasıl ele alındığını da görmeye bizi mecbur kılıyor. Bu anlaşma, ülkelerin şu ana kadar daha ziyade milli veya bölgesel düzeyde ele aldığı göç sorununu dünya ülkelerini bir araya getirerek küresel boyuta taşıyor, ” şeklinde konuşmuştur.

Son beş yıl boyunca, Bahai toplumu göçe odaklanan ulusal ve uluslararası oturumlarda yer alarak, zorunlu göçün daha derinlerdeki nedenlerini, toplumlar üzerindeki etkisini ve insanlığın meşveret ve işbirliği yoluyla bu konuyu ele almada ilerlemesine yardımcı olabilecek içgörüleri daha iyi anlamak için, çeşitli toplumsal aktörlerle birlikte çalışmıştır.

Bayan Fahandej, konuşmasına “Göçün altında yatan nedenleri ele almaya yönelik geniş çaplı ve birbiriyle uyumlu çabalar olmadığı sürece insanlık dışı ve tahammül edilemez koşullar sebebiyle gerçekleşen göçlerin artışı kaçınılmaz olacaktır,” şeklinde devam etmiş ve “Küresel Göç Paktı uluslararası toplumdan pek çok kesimin göç sorununun temelinde yatan sebepleri araştırmadaki istekliliklerinin ve kapsamlı sorular sormaya başlamış olmalarının altını çizerek, ‘Milyonlarca insanı evlerinden ayrılmaya zorlayan şartları sürdürmekte olan mevcut yapılar, sistemler ve tutumlar nelerdir? Eşitsizlik ve savaşları sürdüren yapılar değişmedikçe kitlelerin göç hareketlerinde nasıl sağlam değişiklikler bekleyebiliriz? bu kapsamlı sorulardan bazılarını oluşturuyor,” demiştir.
Konferansa katılan BIC temsilcileri, liderlerin, küresel zorlukların her ne kadar toplu olarak ele alınması gerekse de dünyanın farklı bölgelerinin karşı karşıya kaldığı soruların niteliğinin değişiklik gösterdiğini de dile getirdiklerini ifade etmiştir.

Konferansa BIC’nin Brüksel ofisini temsilen katılan Rachel Bayani ise, “Bu farkındalık, farklı bölgelerin çeşitli sorumluluklarıyla ilgili görüşmelere de yol açtı,” şeklinde konuşurken, “Bazı bölgelerin örneğin ticari, yatırımsal veya çevresel politikalarının diğer ülkelerdeki sosyo-ekonomik koşulları nasıl etkilediklerini düşünmeleri; diğerlerinin, kendi ülkelerindeki insanları terk etmeye zorlayan koşulları nasıl çözebileceklerini keşfetmelerinin gerekeceğini,” eklemiştir.

Konferanstan önce yayınlanan bir BIC bildirisi, göç konusuna uluslararası bir odaklanma ihtiyacını ve “göç konusunda geniş kapsamlı, çok boyutlu, tarafsız ve bilinçli bir görüşme yapılmasını gerektiren uzun vadeli bir yaklaşımın gerekliliğine” dikkat çekerek, Bildiri, “Böylesi bir görüşme, mevcut düzeni destekleyen ve devam ettiren sosyal, siyasi ve ekonomik yapıları, sistemleri ve tutumları incelemekte yetersiz kalmamalıdır,” vurgusu yapılmıştır.

“Görüşmelerin, savaş, yoksulluk ve baskı ortamlarında yaşayan dünya nüfusunun ihtiyaçlarına yeterli bir cevap verebilmesi için mevcut düzenin nasıl yeniden tasarlanabileceğine dair samimi bir yansıma içermesi gerekiyor. En önemlisi, görüşmelerin toplumun tartışılmaz şekilde birbirine bağlılığı anlayışına dayanması ve insanlığın kolektif yaşamında herhangi bir grup kendi refahını diğer kesimlerin refahından ayrı tuttuğu zaman yaşanan acıları gözetmesi gerekir,” açıklamalarıyla Toplumumuzun görüşleri ifade edilmiştir.

Söz konusu konferans, Eylül 2016’da BM Genel Kurulu oybirliğiyle küresel bir göç anlaşması hazırlamayı ve anlaşma metnini kabul etmek üzere toplanmayı kabul ettiğinde tasarlanmıştı. Fakat süreç beklendiği kadar kolay ilerlememiş; neredeyse 30 BM üye ülkesi anlaşmadan geri çekilmiştir.

34 sayfalık küresel sözleşme, göçmenlerin güvenli ve onurlu bir yaşam sürme haklarını korumayı ve nüfusların hareketlerini daha iyi yönetmeyi amaçlayan, bağlayıcı olmayan bir bildiridir. Anlaşma, “güvenli, düzenli ve kurallı göç” için 23 hedef içeriyor. Bu hedeflerden bazıları, insanları kendi ülkelerinden çıkmaya zorlayan olumsuz itici güçleri ve yapısal faktörleri en aza indirgemek, uluslararası sınırları yönetmek, her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve göç algılarını biçimlendirmek için kanıta dayalı kamu söylemini teşvik etmek ve uluslararası işbirliğini güçlendirmek olarak belirlenmiştir.

Etkinlik boyunca birçok hükümet lideri, milletlerin göç sebebiyle üstlenmiş olduğu meydan okumalara karşı uluslararası bir çözüme ihtiyaç duyulduğunu belirtmişlerdir. Sierra Leone’nin Cumhurbaşkanı Julius Maada Bio, “Düzensiz göçün itici güçlerini ve sonuçlarını aynı şekilde ele almalıyız,” diye açıklamada bulunmuştur.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, paktın “uluslararası işbirliğinin temelleri” odaklı olmasına övgüde bulunarak, “Eğer insani bir şekilde yaklaşırsak, küreselleşmenin ancak bu gezegendeki tüm ülkeler gelişmek için eşit ve adil fırsatlara sahip olduğunda insancıl bir şekilde şekillenebileceğini,” eklemiştir.

Konferansa 150’den fazla ülkenin temsilcileri dâhil yaklaşık 3,200 kişi katılmıştır.

Bu makalenin orijinaline ulaşmak için: https://news.bahai.org/story/1301/

Daha işlevsel bir kullanım deneyimi ve akıllı seçenekler sunabilmek için web sitemizde çerezlerden yararlanmaktayız. Detaylar için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.