SİDNEY, Avustralya – Pandemi başladığından bu yana, ırkçı ve ekonomik eşitsizlikler, “biz” ve “onlar” kavramları ve karar verme süreçlerinde katılımın eksikliği üzerine konuşmalar Avustralya’da önem kazandı. Bu ve buna benzer konular, toplumsal uyum konulu diskura katkıda bulunma çabalarının bir parçası olarak Avustralya Dış İlişkiler Bahai Ofisi tarafından geçen hafta düzenlenen çevrimiçi bir seminerde tetkik edildi.
Dış İlişkiler Ofisinden İda Walker, “Bu kriz daha çok eşitsizlik ve önyargılı davranışlar açığa çıkarmış olsa da, daha çok kendimizi bir aile olarak görme doğrultusunda bir akımı da teşvik etmiştir. Bir ailenin bir ferdinin başka birisinin refahı için acı çekmek zorunda kaldığını görürsek, bu dengesizliği anında kabulleneceğiz. Bütün toplumu aynı şekilde görmemiz gerekir,” demiştir.
“Geriye Gitmek mi Yoksa İleri Atılmak mı” başlıklı çevrimiçi seminerde, Bayan Walker, toplumsal bölünmelere yanıt vermek için kimlik, refah ve ekonomik yaşam kavramlarını toplumlarının nasıl yeniden ele alabileceğini, önde gelen Avustralyalı bir yazar ve sosyal psikolog olan Hugh Mackay ile tartıştı.
Sn. Mackay, “Bu deneyim, daha merhametli olma kapasitesine gerçekten sahip olduğumuzu görmemiz konusunda bizleri zorladı. Çok az istisnalar dışında, bu toplum şunu göstermektedir ki, birbirimizi önemsememiz için bir müddet tamamen farklı bir şekilde yaşamaya hazırız. Ve bence bu çok umut vaat eden bir işarettir,” ifadesini kullanmıştır.
Sn. Mackay ayrıca kriz sebebiyle azalan hareketliliğin, mahalle yaşamına geri dönüşe yol açtığını ve aynı apartmanda veya sokakta oturan insanların kendilerini tek bir toplumun parçası olarak görmeyi sağladığını belirtmiştir. “Bunlar birlikte yaşamayı tercih ettiğimiz insanlar değil, ‘komşu’ özel insan statüsünü taşıyan insanlardır. … Ve herhangi bir toplumun sağlığının anahtarı, vatandaşların komşu gibi hareket etmeleridir.”
250 katılımcı çeken çevrimiçi seminer, Avustralya Bahai toplumunun bir dizi yuvarlak masa toplantıları vasıtasıyla toplumsal uyum konusunda bir sohbet geliştirme çabalarının bir parçası olarak düzenlendi. Katılımcılar arasında resmi makamlar, sivil toplum kuruluşları, gazeteciler, akademisyenler ve dini toplumların temsilcileri yer almaktaydılar ve bunların çoğu, tartışılan fikirlerin hükümet politikaları dâhil çeşitli alanlarda kendi katkılarını nasıl etkileyeceğini ifade ettiler.
Seminerin ve geçmişte yapılan yuvarlak masa toplantılarının bir yansımasını yapan Bayan Walker, “Bu tartışmalardaki amacımız, toplumun birçok kesimi arasında bütün ulusu ilgilendiren konularda fikir birliğine katkıda bulunmaktır. Bahai meşveret prensibini uygulamakla, çeşitli bakış açılarının harmanlandığı ve birlik noktalarının arttığı bir alan yaratıldığını gördük. Örneğin, her kişi kendi bakış açısını, ona sıkı sıkıya sarılmadan ifade ediyor ve herkesin bunu irdelemesine fırsat veriyor. Fikir ve hareket birliğine ulaşmak için ihtiyacımız olan şeyler özveri, sevgi ve samimiyettir,” ifadelerini kullanmıştır.
Bu tartışmalar vasıtasıyla Dış İlişkiler Bahai Ofisi, değişik bakış açılarını Avustralya’da toplumsal uyum konusunda kapsayıcı bir vizyon iletmeyi amaçlayan bir dokümanda bir araya getirmektedir. Bu doküman bu yılın ilerleyen bir zamanında hükümete ve sivil toplum kuruluşlarına sunulacaktır.
“Herhangi bir ruhani görüşün tam ifadesi ancak harekette görülebilir. Her düzeyde, özellikle de insanların birbirlerini daha iyi anlamaları için meşveret edebilecekleri ve toplumumuzun karşı karşıya kaldığı meselelere çözümlerin aranabileceği mahallelerde alanlara ihtiyacımız vardır. Meşveret, insanların ruhani prensiplerden, çeşitli bakış açılarından ve kültürlerinden pozitif değerlerden yararlanmalarına olanak vererek daha büyük uyum oluşturma fırsatı sağlar.”
Bu makalenin orijinaline ulaşmak için: https://news.bahai.org/story/1432/