LAHEY, HOLLANDA – 2020 yılının başlarında, Amerika Birleşik Devletlerinde ülke genelinde ırksal adalet çağrısı yapan gösterilerle ateşlenen milli kimlik, göç ve önyargı konularındaki sorunlar, dünya genelindeki diğer pek çok toplumda olduğu gibi, Hollanda’da da farkındalık yaratmak üzere kamunun dikkatine sunuldu.
O zamandan bu yana, Hollanda Bahai Toplumu Dış İlişkiler Ofisi ırk birliği konulu bir diskura katkıda bulunma çabalarının bir parçası olarak, çeşitlilik içinde birlik Bahai prensibi gibi ruhani kavramların toplumsal uyumu daha çok nasıl besleyebileceğini irdeleyen karşılıklı bilgi paylaşımı forumları düzenlemektedir.
Dış İlişkiler Ofisinden Sherene Devid, bu sohbetlerin son yıllarda daha da önem kazandığını açıklarken, “Pek çok insan, özellikle bu günlerde Hollanda dünyanın her tarafından çok sayıda göçmene yurt olurken, Hollandalı olmanın ne anlama geldiğini soruyor,” şeklinde konuşmuştur.
Dış İlişkiler Ofisi, bu konuları daha derinlemesine incelemek için, sohbetlerin kimlik konusundaki yaygın düşüncelere meydan okuması gerektiğini düşünüyor.
“Bu sohbetler aslında, insanların sıkça ‘bütünleşmeden’ bahsettiklerini, ancak uygulamada beklentinin ‘asimilasyon’ olduğu hususunu gün ışığına çıkarıyor,” diyen Bayan Devid, konuşmasının devamında,
“Bireylerin tek bir kimliği olduğunu ve bu kimliğin onların milliyeti ya da kültürleriyle eşanlamlı olduğunu düşündüğünüz takdirde bu sanının kaçınılmaz olacağını” söylemiş ve “insanların sadece ruhani varlıklar olarak görüldüğü farklı bir görüş benimsememiz durumunda ise bir insanın nasıl hem Hollanda vatandaşı hem de dünya vatandaşı olabileceğini anlamamız mümkün olur,” vurgusu yapmıştır.
Bayan Devid ayrıca, insanlar çeşitlilik içinde birlik ruhani prensibini takdir etmeye başladıklarında, toplumlarındaki zengin çeşitliliğin değerini daha çok anlayabileceklerini vurgulamış ve “Bu, sadece küçük ülkemiz Hollanda ile ilgili değildir, tüm dünya ile olan ilişkilerimizin hepsine bakmak zorundayız,” demiştir.
Ofisin düzenlediği sohbetlerdeki ana tema, genişletilmiş bir kimlik kavramı, birlik prensibinin kabulüyle birleştiğinde, insanlar insanlık ailesinin bir ferdi olarak kendi kimliklerinin, diğer kimlikler ve kuruluşların önüne geçtiğini görebilecekleri vurgusu üzerine idi.
Bayan Devid, konuşmasının son bölümünde, “Daha büyük bir şeyin parçası olduğumuzu görmeyi öğreniyoruz. ‘Biz’ ve ‘onlar’ düşüncesinin üstesinden gelebiliriz. Bunun, toplumsal yapılar, yönetim ve politika üretme süreçleri ve geniş toplum olarak göç, çevre ve ekonomik adalet gibi genel konulara nasıl yanıt vereceğimiz açısından derin imaları vardır. İnsanlığı sevmek, gitgide önyargıları eriterek birey vatandaşlar, toplumlar ve kurumlar arasındaki ilişkileri güçlendirecek olan şeydir,” sözleriyle konuşmasını bitirmiştir.
Bu makalenin orijinaline ulaşmak için: https://news.bahai.org/story/1620/