İran’daki Bahai toplumu, yalnızca dini inanca dayalı olarak yoğun zulme maruz kalmaya devam etmektedir ki bu, temel bir insan hakkının açık bir ihlalidir. Ne yazık ki din ve inanç özgürlüğü, dünya genelinde en çok ihlal edilen haklarından biridir.
Ortaya çıkan araştırmalar, işletmelerde bu tür özgürlüklerin garanti altına alınmasının sadece toplumsal büyük bir hastalığı ele almakla kalmadığını ama aynı zamanda ekonomik iyileşme ve büyüme için daha önce fark edilmemiş bir değer olabileceğini de ortaya koymaktadır.
2 Mart 2016 tarihinde İngiliz meclisinde, Bahai İnancı hakkında Tüm-Partilerden Oluşan Meclis Grubu’nun ev sahipliğinde düzenlenen seminerde dini özgürlük, ekonomik özgürlük ve diğer siyasi özgürlükler arasında güçlü bir karşılıklı ilişki olduğu üzerinde duruldu.
Panelistlerden biri olan Dini Özgürlük ve İşletme Vakfı Başkanı Prof. Brian Grim, “Bu bulgular, iş ile ilgili tartışmalarımız için faydalıdır,” demiştir. “Ve iş dünyasının, insan hakları topluluğuna sunabileceği çok şey bulunmaktadır.”
İş liderlerinin ve girişimcilerinin uluslararası insan hakları diskuru alanıyla meşgul olmaya yönelik uzun soluklu bir ilgi geliştirebilecekleri ve aynı zamanda bu konulara dair bakış açılarının yönetimin ve meclis üyelerinin anlayışlarına önemli bir boyut katabileceği öne sürüldü.
Neredeyse 140 ülkeden çalışanı olduğunu fark etmesi üzerine kültürler arası ve dinler arası yenilik için her yıl ödül veren çok büyük bir otomobil üreticisinin çabalarını vurgulayan Prof. Grim, “İş ortamı kültürün, ticaretin ve yaratıcılığın kesişim noktasıdır. Tüm insanları bir araya getiren ve başarılı bir hizmeti, yeniliği veya ürünü ortaya koyan şey, ortak bir hedeftir,” şeklinde konuştu.
Aralarında meclis üyeleri, kamu çalışanları, akademisyenler, insan hakları savunucuları, iş adamları ve inanç topluluğu liderlerinin de bulunduğu yetmişe yakın katılımcının ilgisini çeken bu seminerin açılışı, Uluslararası Din veya İnanç Özgürlüğü için Tüm-Partilerden Oluşan Meclis Grubu’na başkanlık eden Milletvekili Jim Shannon tarafından gerçekleştirildi.
Bay Shannon, “Din özgürlüğü, barış ve istikrarın temel bir parçasıdır,” demiştir. “Din özgürlüğü olmadan, yetenekli insanlar bir kenara itilir.”
Ayrıca daha fazla ekonomik refah, istikrar ve güvenlik sağlamak için, meselenin siyasi gündeme taşınması gerektiğini de dile getirmiştir.
Panelde aynı zamanda Dışişleri ve Milletler Topluluğu Ofisi Devlet Bakanı St. Johns’tan Baroness Anelay da yer alıyordu. “Hoşgörüsüzlüğün dünya çapında artmasıyla, bu kararlılığa her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır,” demiştir.
“Din veya inanç özgürlüğü, insan haklarının geniş yelpazesinin yanı sıra yalnızca isteğe bağlı olan ek bir seçenek değildir. Bu, kendi içinde ve kendi başına temel bir insan hakkıdır.”
“Din veya inanç özgürlüğüne bütünüyle saygı gösterilmediği durumları, demokratik değerlerin ve hukukun üstünlüğünün tam anlamıyla yerine getirilmemesi takip eder.”
Baroness Anelay, başarının anahtarlarından birinin eğitim olduğunu dile getirmiştir. “Her bireye eşit değer verilmesi gerektiğini çocukların erken yaşlardan itibaren takdir ettiklerinden emin olmamız gerekir.”
Oxford Üniversitesi, Uluslararası İnsan Hakları Hukuku Doçent Doktoru olan bir diğer panelist Dr. Nazila Ghanea, her bireyin bir dini veya inancı benimseme kararı almada özgürlüğe sahip olmasının önemini vurguladı.
Dr. Ghanea, “Din ve inanç özgürlüğünün ön koşulu, gerçeği bağımsızca araştırma ve bir inancı– dini olsun ya da olmasın– benimseme özgürlüğüdür,” şeklinde sözlerine devam etmiştir.
Dr. Ghanea, Bahai Uluslararası Toplumu’nun İnanma Özgürlüğü dokümanına atfen şu alıntıyı aktarmıştır: “Gerçeği araştırmak, ikna olduğu gerçekler doğrultusunda yaşamak ve bunun aynısını yapan diğer insanların çabalarına tamamen saygı göstermek, her zaman ruhun temel görevi olacaktır.”
Dr. Ghanea, farklı kültürler arası standartları aktarma çabalarının dirence neden olabileceğini belirterek, bu tür değerlerin nasıl geliştirilebileceği sorusunu yöneltti.
“Uluslararası standartların anlamlı bir şekilde özümsenmesi ve insanların bunları sahiplenmesi gerekmektedir,” demiştir. “Mahallelere ve toplumlara değerleri işlemeye çalışmak için meşveret oldukça önemli bir yoldur.”
Daha sonra ise farkındalığı arttırmak, din özgürlüğünü desteklemek ve işletmeleri araçlar ve fikirler ile donatmak amacıyla yenilikçi fikirlerin incelendiği katılımcı tartışma grupları oluşturuldu.
Seminerin, İngiliz siyasi yaşamında ve toplumunda din veya inanç özgürlüğü konularında daha derin kavramsal bir anlayış oluşturmak üzere, uzun vadeli bir süreç içinde atılan ilk adım olması amaçlanmıştır.
Bu makaleyi online okumak, fotoğrafları görmek ve linke ulaşmak için: http://news.bahai.org/story/1099/