Üçüncü Gün: Geleceğe bakmak

Güneş And Dağlarının arkasından yükselirken, Güney Amerika’nın çeşitli yerli halklarını temsil eden iki yüz elliden fazla insan yeni açılan kıtasal Bahai Mabedinden içeri girdi. Mabedin toplantı salonu boyunca yankılanan İspanyolca ve Mapuçe dilindeki Bahai yazıları orada bulunanların kalplerine dokunurken koronun ezgileri o kutsal alana nüfuz etti.

Bu etkileyici ve duygulandırıcı sahne, Perşembe gününden beri devam etmekte olan özel açılış törenlerinin son gününü başlattı.

Seher vakti gerçekleşen ziyaretinin ardından konuşan Şili, Temuko’dan yerli bir Bahai olan Paicavi Painemal Morales şunları söyledi: “Mapuçeler olarak bizler birçok farklı yerde dua ederiz, toprağa ve doğaya çok bağlıyız.”
“Dua ettiğimizde, doğrudan Allah’a dua ederiz ve bu nedenle Mabet bizim için çok özeldir ve bu nedenledir ki birçok Mapuçe Bahai olmuştur,” diye devam etti.

Jesus Angel Gudiño, Arjantina’nın Guarani halkı arasında 1970’lerin başında Bahai öğretilerini ilk kabul edenler arasındaydı. “Burada olmaktan çok mutluyum,” diyen Gudiño şöyle açıkladı: “Çünkü bu olaylar her şeyin birliğini gösteriyor- kültürün, halkların: hepsi eyleme dökülmüş.”

“Bu kadar büyük sayıda insanı hayal etmek benim için imkânsızdı. İlk Bahai olduğumda sayımız çok azdı,” diye ekledi.

Kuzey Kolombiya’dan Wayuu halkının bir üyesi olan Carlos Javier Epiayu Herrera, geçtiğimiz birkaç gün boyunca deneyimlediği şeyleri memleketine döndüğünde ailesi ve arkadaşlarına anlatma konusunda kararlıydı.
“Burada edindiğimiz tüm bilgileri ülkelerimizde uygulayacağız ve paylaşacağız,” dedi.

Son gün Mabede seher vakti yapılan bu özel ziyaret, yerli halkların medeniyetin ilerlemesine yaptıkları katkılara verilen önemi yansıttı ki bu, konferans boyunca işlenen ve üçüncü günde vurgulanan bir konuydu.

Brezilya’nın kuzey kesiminden gelen Bahailerin yaptığı bir sunum, Bahai yazılarında yerli halklar için dile getirilen sevgiye dikkat çekti. Bahai kutsal yazıları, yerli halkların dünyayı aydınlatmadaki kapasitelerine özel önem verir.

Brezilya’dan gelen temsilciler, “Onların uyanışı, Emrin yaşamında ve bu halkların yaşamında belirleyici bir andır,” dedi.

Önceki gün olduğu gibi, neredeyse yaklaşık beş bin konferans katılımcısı arasından beş yüzer kişilik gruplar, Mabede ilk ziyaretlerini yapmaya devam ettiler.

Hizmet üzerine devam eden yansımalar
Mabedin, Allah’a ibadet ile insanlığa hizmeti birbirine bağlayan bir kurum olma vizyonundan esinlenerek, Güney Amerika kıtasındaki ve dünyanın diğer yerlerindeki milli Bahai toplumlarından temsilciler toplumsal hareket ile ilgili deneyimlerini paylaşmaya devam ettiler.

Özellikle, birkaç sunum Bahai toplumları ya da Bahai ilhamlı kuruluşlar tarafından başlatılan dönüştürücü eğitsel süreçler hakkındaydı. Brezilya, Surinam, Panama ve Bolivya gibi ülkelerden tabandaki küçük projelerden büyük, iyi yapılandırılmış kurumlara uzanan örnekler paylaşıldı.

Brezilya’nın kuzeyinden gelen bir temsilci, milli okul müfredatında ruhani değerlerin eksikliğine bir yanıt olarak 11-14 yaş için bir programı okullara nasıl sunduklarını anlattı. Bir video, öğrencilerin yaklaşık yarısına ulaşan bu program için şükranlarını dile getiren okul müdürünü gösterdi. Müdür, “Burada yeni bir tarih yazıyoruz,” demekteydi.

Bahai öğretilerini, aynı zamanda hem kendi akademik müfredatına hem de idari yapısına uygulamaya çalışan Bolivya’daki Nur Üniversitesinden Gustavo Ortega konferanstakilere, “Ülkemizdeki eğitimi değiştiren bir süreç başlattık,” diyerek hitap etti. Üniversite, adalete, cinsiyet eşitliğine ve bilginin üretilip uygulanmasına adanmışlığı ile tanınmış hale gelmiştir.

Bireyler aynı zamanda Güney Amerika kıtasındaki diğer toplumlardan öğrenme elde etmenin ve keşfettiklerini kendi aktivitelerine uygulamanın faydalarını paylaştılar.

Geleceğe hazırlanmak
Konferansın son oturumu, katılımcıların vizyonunu gelecek aylara ve yıllara yönelik yükseltti ve yönlendirdi.

Oturumun açılış konuşmasında, Yüce Adalet Evi’nin eski bir üyesi Dr. Farzam Arbab, yerli halkların “milletlerin ve halkların ruhanileşmesi sürecinde” oynadıkları büyük role vurgu yaptı.

Dr. Arbab, orada bulunanlardan geleceğe doğru bakmalarını isteyerek şu soruyu sordu: “Bu Mabetten şimdi yayılmakta olan ruhani güçlerin etkisi altında gösterdiğimiz çabaların meyveleri neler olacak?”

Kapanış oturumunda, orada bulunanlara konferansın ruhunu kendi ülkelerine geri taşımaları çağrısında bulunan Yüce Adalet Evi temsilcisi Antonella Demonte, konferansın dikkatini beş bine yakın insanın katıldığı toplantının içine nüfuz eden birlik ve sevgi gücüne dikkatleri çekti. Bu gücü “kolektif ruh” olarak tanımlayan Demonte şu sözlerle konferansı sonlandırdı:
“Kolektif hareket ne kadar daha güçlüdür!”

Bu makalenin orijinaline ulaşmak için: http://news.bahai.org/story/1131/

Daha işlevsel bir kullanım deneyimi ve akıllı seçenekler sunabilmek için web sitemizde çerezlerden yararlanmaktayız. Detaylar için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz.